Yas, Ölüm ve Ölümün Duygusal ve Psikolojik Yönleri
Hayatın ayrılmaz bir
parçası olan ölüm, insanlar için her zaman ilgi konusu olmuştur. Ölüm, insanın
durumuna ve yaşamın kaçınılmaz sonucuna bağlı olan doğal bir olgudur. Ölmek, bu
sürece dâhil olan seçimler ve eylemler de dâhil olmak üzere ölüme yaklaşma
sürecidir. Bununla birlikte, ölüm veya yakınlık, hayal kırıklığı, korku, kaygı
ve depresyon gibi bir dizi duygusal tepki üretir (Cruz-Quintana, 2007). Yas,
sevilen birinin veya bir şeyin kaybının neden olduğu doğal bir tepkidir. Yas,
boşanma, hastalık, birinin malını, statüsünü, işini, evcil hayvanlarını ve
sevdiklerini kaybetmek gibi çeşitli şeylerin kaybından kaynaklanır (O'Connor ve
diğerleri, 2009).
Bir kayıpla nasıl başa
çıkacağımız, kişisel inançlarımızdan hayatımızdaki diğer stres faktörlerinin
varlığına kadar birçok faktöre bağlı olarak ölümün çeşitli yönleri vardır
(Amerikan Psikoloji Derneği, 2013). Farklı insanlar bir kayıp yaşadıklarında
farklı tepkiler verirler. Farklı tepkiler, kültürlerin, kişiliklerin, yaşların,
dini ve manevi uygulamaların ve insanların inançlarının çeşitliliğinden
kaynaklanmaktadır (Kubler, 1991). Eskiden insanlar dini liderlerden, geniş
ailelerden, mahalle ve dini kurumlardan yardım isterdi. Günümüzde sekülerleşme,
cemaat duygusunun yokluğu ve resmi dine inanç eksikliği nedeniyle, yası olan
kişiler sağlık çalışanlarından yardım aramasına neden olmuştur (Worden, 2002).
Bu literatür
taramasının amacı, daha önce yapılmış çalışmaları ve bunların çevresel, ruhsal,
duygusal ve fiziksel belirtilerini incelemektir. Yas, ölüm ve ölümle ilgili
makaleleri, araştırmaları ve özellikle manevi, duygusal ve psikolojik yönler
arasındaki ilişkiyi tartıştım. Daha sonra bu çalışmaların güçlü sonuçlarını öne
çıkarmak ve gelecek çalışmalar adına rehber olmak için zayıf noktalarını
eleştirdim. İnceleme sırasında her çalışmada önemli konulardan etkilendim. Son
olarak, yukarıda bahsedilen araştırmaların sınırlamaları ve zayıflıkları için
olası güncel yazıları eleştirel olarak değerlendirdim.
Yasın
Duygusal ve Fiziksel Yönleri
Dr. Elisabeth
Kubler-Ross, yasın kendi aşamaları olduğuna inanıyordu. Bu aşamalar inkâr,
öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme gibi duygusal tepkileri içerir. Yası
anlamanın insan deneyiminin önemli bir parçası olduğu görüşünde çünkü bu ezici
kayıp deneyiminden iyileşmeye yardımcı olan gerekli bir yanıt olduğunu öne
sürüyor (Kubler, 1991). Karmaşık bir yas sürecinden geçen kişilerin bir
psikolog veya ruh sağlığı ile ilgilenen herhangi bir profesyonel ile bir terapi
seansına katılmaları önerilir. Ayrıca yas tutanlara gıda takviyelerinin yanı
sıra sağlıklı gıda takviyeleri almalarını da tavsiye etmektedir (Kubler, 1991).
Bu durgunluk döneminde koşu ve aerobik gibi egzersizler de önerilir. Yas aynı
zamanda duygusal bir filtreleme sürecidir, bu nedenle yas tutan kişi için
yeterince dinlenmeyi gerektirir. İbadet yerlerinin de acı çekenlere rahatlık
sağlamada çok yardımcı olduğu bilinmektedir. Bu noktada yas; arkadaşlardan,
aileden veya çevredeki insanlardan çok fazla kabul ve destek gerektirir. Yas,
çevresindeki insanlardan çok fazla anlayış gerektirebilecek çok çeşitli
duyguları tasvir edebilir (O'Connor ve diğerleri, 2009). Yas, üzüntüyü
göstermekten daha fazlasıdır. Kişiler arası bağlantıları derinleştirdiğinde
olumlu deneyimler içerir. Üzüntü hem ruhta hem de fiziksel bedende büyük aşınma
ve yıpranmaya neden olabilir. Yas için bazı ortaklıklar olsa da, çok kişisel
bir şekilde yaşanır. Farklı insanlar; kâbuslar, halüsinasyonlar ve iştah
sorunları gibi tepkiler verebilir. Bazıları da uyku bozuklukları yaşayabilir ve
nefes darlığı yaşayabilir. Yoğun veya karmaşık yas, karmaşık reaksiyonlara
neden olabilir. Bu tepkiler intihar girişimleri, cinayetler, şoklar ve hatta
ruhsal bozuklukları içerebilir. Karmaşık yas, tekrarlayan acı verici duyguların
acısını içeren bir zayıflatıcı olabilir. Yaşanan herhangi bir kayıp için yoğun
bir özlem veya bu durumu içselleştirip düşüncelerle meşgul olmayı da
içerebilir.
Ölümün
Etkileri ve Nedenleri
Ölüm, canlı organizmayı
oluşturan biyolojik işlevlerin sona ermesi veya sonlandırılmasıdır (Gard,
2000). Ölüm, hem belirli bir olayı hem de ortaya çıkan durumu ifade eder
(O'Gormon, 2002). Birçok dini inanç, belirli bir olaydan ziyade durumla
ilgilidir. İnsanların farklı ölüm algıları vardır (Piven, 2004). Ölüm süreci, birçok
kişi tarafından tanık olunduğu ve anlatıldığı için bilinen bir süreçtir. Bazı
faktörler ölme deneyimini etkiler. Bunlar kişilerarası ilişkiler, cinsiyet,
hastalığın doğası, tedavi ortamı ve yaştır. Küçük bir çocuk, farklı yaşam
deneyimleri olan olgun bir yetişkin gibi ölümün doğasını anlayamayabilir. Kadın
ve erkeğin farklı roller üstlenmesi sonucu ölüm süreci de cinsiyetten
etkilenmektedir. Örneğin, ölen bir kadın, ölmeden önce ailesi için mali
hükümler hakkında düşünmeye daha yatkın olmuş olabilir yani kısacası aile
bütünlüğü ile daha fazla ilgilenir. Kişilerarası ilişkileri zayıf olan bireylerin
iyi bir ilişkisi olan bireylerden daha erken öldükleri tespit edilmiştir (Wass
ve Neimeyer, 1995). Ölüm tesadüfi, kasıtlı veya doğal olabilir. Avlanma
nedeniyle birçok tür ölür. Ölüme neden olan kasıtlı faaliyetler, kişinin
kendini öldürmesi yani intiharı, başkaları tarafından öldürülmek ise cinayeti
ve savaşı içerebilir. Doğal nedenlerle ölüm genellikle dolaylı insan
faaliyetlerinden kaynaklanır (Appel, 2005).
1-
Ölüm
ve Ölmenin Duygusal ve Fiziksel Etkileri
Ölme ve ölüm sürecinin
duygusal ve fiziksel olarak birçok etkisi vardır. Ölüm ve ölüm süreci korku ve öfke gibi birçok duyguyu beraberinde
getirir. İnsanlar genellikle ölmekten korkarlar ancak bazen ölümün hangi
kısmından korktuklarını belirleme konusunda kendilerine yardımcı olabilirler. Örneğin yalnız kalmaktan korkan bir
erkek bu durumu ailesi ve sevdikleriyle paylaşırsa yanında her zaman birileri
olacaktır. Sevdiklerinizle ve sağlık çalışanlarıyla paylaşmak, korkularınızla
başa çıkmanın ve bazı korkularınızı hafifletmenin yollarını bulmanıza yardımcı
olma şansı verir (Amerikan Kanser Derneği, 2019). Öfke, acı çekenlerin sıklıkla
karşılaştığı bir başka duygudur. Bu, genellikle yer değiştiren öfkeyi yeniden
değiştirme girişimleriyle teşvik edilmesi gereken normal bir yas tepkisidir
(Zilberfein, 1999). Örneğin kişi,
kendisiyle aynı acıyı paylaşmadığı için çevresindeki insanlara kızabilir. Öte yandan, bir ölüme karşı güçlü bir
duygusal tepki vermek fiziksel olarak sağlık üzerinde doğrudan ve sıklıkla
olumsuz bir etkiye de sahip olabilir. APA'ya
göre, uzun süreli derin üzüntü duyguları yeme ve uyku düzenini bozabilir ve bir
kişinin hayatta kalması için ihtiyaç duyduğu enerjiyi harekete geçirebilir
(2013). Keder, yüksek tansiyon gibi
kronik hastalıkları olan kişilerde, daha sağlıklı olabilmek için doktorlarından
aldıkları reçete ile diyet, ilaç ve egzersiz rejimlerinden sapmalarına neden
olabilir (APA, 2013). Uzun süreli
yas genellikle depresyona da yol açar. Depresyon, kalp hastalığı ve felç dâhil
olmak üzere diğer birçok sağlık sorunuyla ilişkilendirilmiştir. Bazı insanlar üzüntüleriyle başa
çıkmak için aşırı yemek, alkol almak veya reçeteli ilaçlar almak gibi sağlıksız
davranışlara yönelebilir.
2- Yaşamın Sonundaki Maneviyat
Maneviyat bireysel bir kavramdır. Bazı
insanlar için Hristiyanlık, Yahudilik, Müslümanlık, Budizm veya yerli inanç
sistemleri gibi yerleşik dini inançların ve uygulamaların parçası olmak
anlamına gelir. Bazı insanlar için maneviyat, kişisel bir felsefe veya dünya
görüşü olarak ifade edilir. Psikologlara göre, ölüm sürecinden geçerken acı,
pişmanlık ve bilinmeyen korku deneyimlerinden geçer. Sosyal sistemlerimiz de
ölümü benzersiz korkulara dönüştürür. Örneğin, ahlaki itaati sağlamanın bir
yolu olarak dinler ölüm kaygısını acı veren cehennem korkusuna dönüştürür (Wass
ve Neimeyer, 1995). İnsanların ölümle ilgili korkuları ve fikirleri doğuştan
değildir; kültürel ve sosyal çevrelerinden öğrenirler (Kubler, 1991). Belirli
bir kültürün ölüm sistemi, canlının davranışını koşullandırır. Din, insanların
ölüme karşı tutumlarını şekillendirmesiyle bilinir. Bu olumlu veya olumsuz
olabilir. Daha fazla dindar üye, ölüm korkusu düzeyiyle ölçülen daha tutarlı
bir ölüm tutumu sergiler. Ahirete inananlar, ölümle ilgili durumları sürekli
olarak anlama meylindelerdir. Ölüm kaygısı, tehditler ve korku gibi diğer
psikolojik sıkıntı biçimlerine neden olur. Sağlık durumu, korku ve ölüm kaygısı
düzeyiyle ilişkili değildir (Wass ve Neimeyer, 1995). Dr. Kubler'e (1991) göre
insanlar yaşları, dini yönelimleri, ırkları veya kültürleri ne olursa olsun ne
zaman öleceklerini anlarlar. Ona göre bazı insanlar tarafından ölüm beklenmese
bile veda etmeye başlayabilir.
Sonuç
1- Mevcut Araştırmanın Sınırlamaları
Farklı din, ırk, yaş ve kültürden
insanların farklı ölüm algıları ve kaybetme biçimleri vardır. Araştırma, yası
mağdurun durumunu tasvir etmek için mağdurun duygusal, sosyal ve fiziksel
olarak tepki gösterdiği kayba bir tepki olarak tanımladı. Ayrıca araştırma insanların ölüm nedeniyle gösterdikleri farklı
tepkilerin kültürlerine, çeşitliliğine, kişiliklerine, yaşlarına, dinlerine ve
manevi uygulama ve inançlarına göre değiştiğini buldu. Araştırma, yas sürecinde
alınan birkaç aşamayı tanımladı. Bunlar
inkâr, öfke, depresyon ve kabullenme gibi duygusal tepkileri içerir. Bununla birlikte, kederin üstesinden
gelmenin farklı yolları olsa da araştırma, inanç temelli veya seküler grup
katılımı olarak etkili bir yaklaşım olarak basit bir yöntem belirlemiştir. Öte yandan, karmaşık bir yas
sürecinden geçen bireylerin bir psikolog veya ruh sağlığı ile ilgilenen
herhangi bir profesyonel ile bir terapi seansına katılmaları önerilir. Ek
olarak, gıda takviyeleri yemek ve
sağlıklı beslenme alışkanlıkları da kederin üstesinden gelmeye yardımcı olur. Ölüm
belli bir zamanda, herhangi bir yerde ve belli bir şekilde gerçekleştiği için
bir olay olarak görülür. Ölümün
yaşamın önemli işlevlerini yerine getiremeyeceği anlaşıldığı için bir koşul
olarak da görülür. Geri dönüşü olmayan bir durumdur.
2-
Gelecekteki
Araştırmalar için Yönergeler
İleride daha detaylı
araştırmalar yapılabilir. Konunun daha anlaşılır olması için her yaş grubundan
yeterli katılımcıya uygulanabilir. Bazı ülkelerin maneviyatları vurgulanabilir
ve daha fazla örneklendirilebilir. Katılımcılar uzun bir süre boyunca
izlenebilir ve konu hakkında daha fazla bilgi edinilebilir. Böylelikle daha
kapsamlı bir çalışma türü hale gelecek ve daha fazla kredinin kazanılmasına
neden olacaktır. Dolayısıyla umut verici denilebilecek bir çalışmayı yürüten
bir araştırmacı olmak ve diğer araştırmalara ışık tutabilmek için bunlara
dikkat edilmesi gereken yaşamsal unsurlardır.
Kaynaklar
American Cancer Society (2019). Emotions and Coping
as You Near The End of Life. https://www.cancer.org/treatment/end-of-life-care/nearing-the-end-of-life/emotions.html
American Psychological Associatian (2013). Coping
with The Death of a Co-Worker. https://www.apa.org/topics/coping-death-coworker
Appel (2005). Dietary Approaches to Reduce Blood
Pressure. The Journal of Animal
Physiology and Animal Nutrition 11-12, 433-433.
https://doi.org/10.1111/j.1439-0396.2005.00611_12.x
Cruz-Quintana F. (2007). The Fear of Death. Álava
M.J. Encyclopedia of Psychology. Psychology Helping Us Live (913-938). Madrid: The Globe of Books.
Gard, Carolyn.
(2000). Coping with Loss. Copyright
Weekly Reader Corporation, 26, 26-28.
Katzorreck, Kunzmann (2018). Greater Empathic
Accuracy and Emotional Reactivity in Old Age: The Sample Case of Death and
Dying. American Psychological Associatian, Vol. 33, No. 8, 1202-1214.
http://dx.doi.org/10.1037/pag00003131202
Kübler-Ross, E. (1991). On Life After Death.
Berkeley, CA: Celestial Arts, 1-88.
Google Scholar.
https://doi.org/10.1177/1542305019836385
Neimeyer, R. A., & Van Brunt, D. (1995). Death
anxiety. In H. Wass & R. A. Neimeyer (Eds.), Series in death education,
aging, and health care. Dying: Facing the facts (p. 49–88). Taylor & Francis.
O’Conner, Irwin, Wellisch (2009). When grief heats
up: Pro-inflammatory cytokines predict regional brain activation. Journal of NeuroImage 47(3):891-6.
doi: 10.1016/j.neuroimage.2009.05.049.
O’Gormon (2002). Death and dying in contemporary
society: an evaluation of current attitudes and the rituals associated with
death and dying and their relevance to recent understandings of health and
healing, 1127-1135. Journal of Jan
Leading Global Nursing Research.
https://doi-org.lproxy.yeditepe.edu.tr/10.1046/j.1365-2648.1998.00659.x
Piven, J.S, “Buddhism, Death, and the Femine.” In
the Psychology of Death in Fantasy and History, edited by J.S. Piven, 37-70.
Westport, CT: Praeger, 2004.
Piven, J.S. Death and Delusion: A Freduian Analysis
of Mortal Terror. Greenwich, CT:
Information Age Publishing, 2004.
Wass, H., & Neimeyer, R. A. (Eds.). (1995).
Series in death education, aging, and health care. Dying: Facing the facts (3rd
ed.). Taylor & Francis, 1-463.
Worden, J. W. (2002). Grief counseling and grief
therapy: A handbook for the mental health practitioner (3rd ed.). Springer Publishing Company, New York
Zilberfein, Felice. (1999). Coping with Death: Anticipatory Grief and Bereavement. ASA,
23, 69-74.
0 Yorumlar