Bazılarımıza yalnızlık düşer onca hengameden sonra. Bir gün birileri ansızın ayağa kaldırır ortalığı, ne olduğunu anlayamadan yapayalnızlık kalır bazılarımızın payına. Böyle bir an yaşamıştım, henüz on altı yaşındaydım. On altı yaşındaki bir çocuk nasıl baş eder yalnızlıkla? Baş ettiğimi sanıyordum, gururla haykırıyordum iyi olduğumu. Şimdilerde görüyorum ki bazılarımızın payına yaşından büyük yalnızlıklar düşer ve çoğunlukla hiçkimse başındaki yalnızlıkla savaşamazmış. Doğru ya, kim boy veremediği nehri bir çırpıda geçebilir? Ben bir kere geçmeye niyetlenirken köylülerden biri nehrin karşı kıyısından taşlamıştı beni. Söylenen o ya, nehri kim geçmeye kalksa hep coşkun suyu aşıp kıyıya varamadan can verirmiş. O gün ben gürül gürül akan koca nehrin kıyısında karşıya geçebilmenin güçlüğünü cesaretimle sırtlamaya niyetlendiğimde taşlanmıştım. O köylü benim hayatımı kurtarmıştı, olaya yıllarca hep bu açıdan baktık..belki de o nehri aşmaya cesareti olanlar hep taşlanmıştı. Belki nehri aşmaya çalışan her kim olmuşsa onu su değil atılan taş öldürmüştü.
On altı yaşında yalnızlığı göğüsleyeceğime olan cesaretim de buna benziyordu. Şimdi fark ediyorum ki cesaretim küçük yaşımı daha çok küçümseyen kalabalıklar tarafından taşlanmıştı. Yalnızlıkla baş edememiş olmam bu yüzden. Bazılarımız böyledir işte. Birileri kalkar ve kalkarken her şeyi de beraberinde kaldırıp alaşağı eder; Herkes kendine bir taraf bulup çil yavrusu gibi kaçışırken toz duman olmuş o orta yerde öylece kalakalır bazılarımız. Ortalığı birbirine katan birileri tarafından yalnız bırakılır ve yalnızlıkla girdiğimiz mücadelede yine başka birileri tarafından taşlanırız.
0 Yorumlar