Herşey anlamını yitirmişti, düşünceler duyguları galebe çalmış, ortama derin bir boşluk koymuştu. Boşluk içinde sakin ve usulca bekeleyen cümleler üşümüştü. Sığınacak bir liman arayışında iken manalar, hafif bir dokunuşla kendine gelebilirdi. Sözler hep havada asılı kalmıştı ve bir türlü yere inmemişti. Içlerinden biri gülümseyerek başlamıştı konuşmaya. Bir diğeri kendinden emin bir şekilde söze girdi. 'Kelimelerin devrik anlamıyorum' dedi.. O ise 'biraz uğraş sende, anlamak için ve tamamlamak icin' dedi. Ben herşeyi sadece izledim ve sustum.. Sonra, bir çay daha koydum.. Biraz daha demlensin diye muhabbet, kendimi nöbete vurdum.. Biraz sezgi, biraz umud birazda sabır yeşerttim kendime... Konuşmak için susmakta lazımdı. Anlamış olmak için bakmak kâfiydi, konuşmaya zaten hacet tükenmişti. Yanlış bir algıya kapılmamak için, sözleri ayıklamak gerekti. Ayıkladık ve gömdük, mezarı bilinmesin diye de taşına 'kimsesiz' yazdık..
0 Yorumlar