Bir yaranın içine hapsolmuştu. Nicedir beklediği siyah beyaz fotoğrafta otuz iki yıl daha bekleyebilirdi. Zakkumların renk vermeyen gölgesinde zehirlenmekten korkarak bir tanıdığı bekler gibi bekleyebilirdi. O beklerken boy veren, beklerken tomurcuk patlatan, beklerken kanatlanan, beklerken... Beklemek eline tutuşturulmuş bir gurbet mektubu gibi üzerine yapışmış kalmıştı. Dönüşünün olmadığını bildiği yolları gözlerken beklemek yarasının içine hapsolmuş, o yara sarı gözlerinden akmıştı sicim sicim.
Kadınlara beklemeyi kim öğretmişti? Bunu Héritier uzun uzun anlatıyor bir kitapta. Ama bu kadına siyah beyaz bir fotoğrafta beklemeyi kim öğretmişti? Yanından insanlar akıp giderken, yanından kediler geçip giderken, saçlarından beyazlar çoğalıp giderken, yani yanından yöresinden sürekli bir şeyler giderken o neden bekleyip kalmıştı? Kim söylemişti ona beklemesini? Bunu kimse bilmiyor. Korkarım ki kendisi de...
Bazen insan amansız bir beklemeye tutulup kalıyor öylece, çoğu kez bilmiyor bile neyi beklediğini. Rengarenk hırkasından asılı kaldığı askılarda hırkası sökülene kadar bekliyor bazen insan. Mozaik camlı kırmızı bir demir kapının önünde anne ve babası yürüyüşten dönene kadar bekliyor. Son görüşü olduğunu bilmediği birinin "Varınca haber ver." diye uğurladığı şehirden gelişini bekliyor. Neyi beklediği çok önemli değil, bazen insan öylece bekliyor...
Perdenin güpürlerine doladı parmaklarını kadın. Pencerede açmasını beklediği pudra çiçeğin tomurcuklarını okşadı. Bekleyerek uyuşturdu yasını. Uyuşmuş bir acıdan uyanmak, o acının kendisinden daha çok acıya boğar insan zihnini. Bu yüzden bekler insan belki. Ya da beklemek bir müjdedir belki, olgunlaşmaktır. Kendi içinde olgunlaşmamış hiçbir şey çare değildir kendi doğasına. Kozasında olgunlaşmadan bir kelebek olmak görülmüş şey midir, ya da sağlıkla olgunlaşmamış bir tomurcuk nasıl dünyanın en güzel çiçeği olabilir?
...
..
Beklemek birçok anlama gelebilir insan için. Herkes kendi hayatının bir köşesinde daima bir bekleyiş halinde. Kimisi cevabını verebilir belki bunun, kimisi cevabı bilir ama dillendirmek istemez, kimisi ise çoktan unutmuştur üzerindeki bekleme halini... İşte bu dünya böyle bir yer, şimdi kim kaldırabilir üzerimize bir çul gibi serilmiş bu bekleyişi?
0 Yorumlar