Kırgın Pamuklar-Rabia Doğru

KIRGIN PAMUKLAR


Bulutlar… İnsanın şükrüne vesileler. O kadar çok şey anlatıyorlar ki… Bakmış olmak için bakmayanlar görebilirler ondaki gizemi. İnsanoğluna duruşlarıyla ders veriyorlar. En yüksekteler. Ama uzansan dokunacakmışsın gibi yakın görünürler kimi zaman. Kibir olmaz duruşlarında. Üstümüzde dururlar ama yukardan bakmazlar bize.
Yeri geldiğinde çekip gitmesini de bilirler. ‘Gökyüzü benim, istediğim yerde dururum.’ demezler. Gerektiğinde hepsi gider, biri kalır sadece. İnsanlara bir arada, omuz omuza, yan yana da durulabileceğini gösterirler. Arada boşluk bırakmaksızın birleşiverirler; görünmez gökyüzünün mavisi. Merhametin en güzel haline bürünüp pamuk gibi yumuşacık dururlar. Dokunsan dağılacakmış gibi. Biri dokunsa dağılacaklarının farkında olarak asilce beklerler orada. Kibirlenmeyi hiç düşünmezler. Eksik kalsa bir bulut, bir başka bulut kendinden vererek tamamlar onu. Beraber durmayı öğrenirler. Orası senindi, burası benimdi, kavgası yapmazlar. Olur da biri diğerinin yerinde durmak isterse, geçerse aklından böyle bir şey; koyulaşır rengi, o pamuk görüntüsü değişiverir birden. Kırılır bütün bulutlar ona. O da nedensiz, onlara. Terk eder bulunduğu yeri. Nereye, neden gider, bilmez; sadece gider. Çünkü gitmesi gerekir, duramaz ki durduğu yerde. Bilir hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını. Bilir eğer kalırsa yerlere dökülecek hepsi. En başta kendisi. Ama razı olamaz sevdiklerinin yağmur olup dökülmesine. Önce içine akıtır gözyaşlarını. Dolup taşar başkalarında görmeye dayanamayacağı yaşlarla. Sonra gider işte. Pamuktan görüntüsünün içindeki, yumuşacık kalbinin sağanak olup yeryüzüyle buluşmasından korkarak. İçindeki şimşeklerle, yıldırımlarla çıkar yola. Nice karanlık gecelerde, kararır o da gece gibi. Sanki uymazsa geceye, onun gibi olmazsa, korursa benliğini, tüm varlığıyla var olursa; yok olup gidecek. Sanki her türlü ayıbı, günahı örten gece, onun günahsızlığıyla dalga geçer gibi ifşa edecek onu. Açığa çıkaracak ve ona, kendini çıplak gibi hissettirecek. Sanki gece, gece olmaktan taviz verecek. Olacak iş değil!
En kırgın fırtınalarla sürüklenir ordan oraya; savrula savrula. Masum bir günde en beyaza bürünmesi gerekir bazen. Uyar gece gibi gündüze de. Dışardan bembeyaz görünür, kusursuz. Ama girdikçe içine, solar rengi. Asıl içine girdikçe anlaşılır gizemi.
Ve bir gün sanki bütün bulutlar onun yaptığını yapmışlardır; her biri bir diğerinin yerine göz koymayı düşünmüştür. Bütün bulutlar kırılmıştır birbirine. Sanki gökyüzü artık onları barındırmak istemez bağrında. Bir şey olmuştur ve gökyüzü vazgeçmiştir koruyup kollamaktan onları. Sanki o kadar kırgınlık gökyüzüne de ağır gelmiştir. Her ne kadar pamuk gibi hafif de olsalar; kırılınca, en çok da kırınca ağırlaşmıştır hepsi. Bozulmuştur büyü ne yazık ki… Vakit, dağılma vaktidir; yenilerine yer açma vakti. Susamıştır yeryüzündekiler, gökyüzündekilerin kırgınlıklarına. Susamışlardır , hüzün yağmurlarında yıkanmaya. Bir taraf çok boş, bir taraf çok dolu. Dengelemek gerek. Damla damla yağmur oluverir hepsi. Dökülüverirler yerlere. ‘Püf’ desen dağılacakmış gibi duran bulutlar, içlerindeki ‘of’lara kurban gitmişlerdir. Kar olup yağmışlardır. Parçalanır tüm pamuklar. Şimşekler çakar kimilerinin bedeninde. En çok da ilk gidende. Biraz da insanoğluna benzemişlerdir belki de. O yüzdendir belki bu kadar kırma, kırılma. Şimşekleriyle gökyüzünün içini acıtmaya çalışmaları da bu yüzdendir. Heyhat boşuna her şey; yağarlar. Son damlalarına kadar yağarlar. Kim bilir belki de önce kim bitecek yarışı yaparlar. Sabretmesini de unuturlar. Daha çok yağmak için daha çok kırılırlar.
Tamamlanır vakit. Yeryüzü ıslak, yeryüzü sırılsıklam. Gökyüzü yorgun, gökyüzü bitap… Gökyüzü huzurlu, masmavi, kusursuz. Gökyüzü bulutsuz. Gökyüzü mutsuz.
Yeryüzünde, elinde ufacık bir pamuk parçasıyla, bir kar tanesiyle, az önce feryat figan ağlayan gökyüzüne bakar bir kız çocuğu, hüzünle. Nasıl bir ağlamaktır bu, diye düşünür. Son bir yağmur damlası, tüm bu olanların acısını en derininde yaşayarak, düşüverir gökyüzünden o ufacık pamuk parçasının üstüne. Gökyüzünde yaşananları bir daha ama tek başına yaşar. Kırılır, koyulaşır rengi, ıslanır, bir damla oluverir. Eriyip biter onu tutan elde. Hiç olmamış gibi yok olur.
Gökyüzü mü? Eskisinden daha da bulutlu…

Yorum Gönder

0 Yorumlar