KIRGIN PAMUKLAR
Bulutlar… İnsanın
şükrüne vesileler. O kadar çok şey anlatıyorlar ki… Bakmış olmak için
bakmayanlar görebilirler ondaki gizemi. İnsanoğluna duruşlarıyla ders
veriyorlar. En yüksekteler. Ama uzansan dokunacakmışsın gibi yakın görünürler
kimi zaman. Kibir olmaz duruşlarında. Üstümüzde dururlar ama yukardan bakmazlar
bize.
Yeri geldiğinde
çekip gitmesini de bilirler. ‘Gökyüzü benim, istediğim yerde dururum.’
demezler. Gerektiğinde hepsi gider, biri kalır sadece. İnsanlara bir arada, omuz
omuza, yan yana da durulabileceğini gösterirler. Arada boşluk bırakmaksızın
birleşiverirler; görünmez gökyüzünün mavisi. Merhametin en güzel haline bürünüp
pamuk gibi yumuşacık dururlar. Dokunsan dağılacakmış gibi. Biri dokunsa
dağılacaklarının farkında olarak asilce beklerler orada. Kibirlenmeyi hiç
düşünmezler. Eksik kalsa bir bulut, bir başka bulut kendinden vererek tamamlar
onu. Beraber durmayı öğrenirler. Orası senindi, burası benimdi, kavgası
yapmazlar. Olur da biri diğerinin yerinde durmak isterse, geçerse aklından
böyle bir şey; koyulaşır rengi, o pamuk görüntüsü değişiverir birden. Kırılır
bütün bulutlar ona. O da nedensiz, onlara. Terk eder bulunduğu yeri. Nereye,
neden gider, bilmez; sadece gider. Çünkü gitmesi gerekir, duramaz ki durduğu yerde.
Bilir hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını. Bilir eğer kalırsa yerlere
dökülecek hepsi. En başta kendisi. Ama razı olamaz sevdiklerinin yağmur olup
dökülmesine. Önce içine akıtır gözyaşlarını. Dolup taşar başkalarında görmeye
dayanamayacağı yaşlarla. Sonra gider işte. Pamuktan görüntüsünün içindeki,
yumuşacık kalbinin sağanak olup yeryüzüyle buluşmasından korkarak. İçindeki
şimşeklerle, yıldırımlarla çıkar yola. Nice karanlık gecelerde, kararır o da
gece gibi. Sanki uymazsa geceye, onun gibi olmazsa, korursa benliğini, tüm
varlığıyla var olursa; yok olup gidecek. Sanki her türlü ayıbı, günahı örten
gece, onun günahsızlığıyla dalga geçer gibi ifşa edecek onu. Açığa çıkaracak ve
ona, kendini çıplak gibi hissettirecek. Sanki gece, gece olmaktan taviz verecek.
Olacak iş değil!
En kırgın
fırtınalarla sürüklenir ordan oraya; savrula savrula. Masum bir günde en beyaza
bürünmesi gerekir bazen. Uyar gece gibi gündüze de. Dışardan bembeyaz görünür,
kusursuz. Ama girdikçe içine, solar rengi. Asıl içine girdikçe anlaşılır
gizemi.
Ve bir gün sanki bütün bulutlar onun yaptığını yapmışlardır; her biri bir
diğerinin yerine göz koymayı düşünmüştür. Bütün bulutlar kırılmıştır birbirine.
Sanki gökyüzü artık onları barındırmak istemez bağrında. Bir şey olmuştur ve
gökyüzü vazgeçmiştir koruyup kollamaktan onları. Sanki o kadar kırgınlık
gökyüzüne de ağır gelmiştir. Her ne kadar pamuk gibi hafif de olsalar;
kırılınca, en çok da kırınca ağırlaşmıştır hepsi. Bozulmuştur büyü ne yazık ki…
Vakit, dağılma vaktidir; yenilerine yer açma vakti. Susamıştır yeryüzündekiler,
gökyüzündekilerin kırgınlıklarına. Susamışlardır , hüzün yağmurlarında
yıkanmaya. Bir taraf çok boş, bir taraf çok dolu. Dengelemek gerek. Damla damla
yağmur oluverir hepsi. Dökülüverirler yerlere. ‘Püf’ desen dağılacakmış gibi
duran bulutlar, içlerindeki ‘of’lara kurban gitmişlerdir. Kar olup
yağmışlardır. Parçalanır tüm pamuklar. Şimşekler çakar kimilerinin bedeninde.
En çok da ilk gidende. Biraz da insanoğluna benzemişlerdir belki de. O
yüzdendir belki bu kadar kırma, kırılma. Şimşekleriyle gökyüzünün içini
acıtmaya çalışmaları da bu yüzdendir. Heyhat boşuna her şey; yağarlar. Son
damlalarına kadar yağarlar. Kim bilir belki de önce kim bitecek yarışı
yaparlar. Sabretmesini de unuturlar. Daha çok yağmak için daha çok kırılırlar.
Tamamlanır
vakit. Yeryüzü ıslak, yeryüzü sırılsıklam. Gökyüzü yorgun, gökyüzü bitap…
Gökyüzü huzurlu, masmavi, kusursuz. Gökyüzü bulutsuz. Gökyüzü mutsuz.
Yeryüzünde, elinde ufacık bir pamuk parçasıyla, bir kar
tanesiyle, az önce feryat figan ağlayan gökyüzüne bakar bir kız çocuğu,
hüzünle. Nasıl bir ağlamaktır bu, diye düşünür. Son bir yağmur damlası, tüm bu
olanların acısını en derininde yaşayarak, düşüverir gökyüzünden o ufacık pamuk
parçasının üstüne. Gökyüzünde yaşananları bir daha ama tek başına yaşar.
Kırılır, koyulaşır rengi, ıslanır, bir damla oluverir. Eriyip biter onu tutan
elde. Hiç olmamış gibi yok olur.
Gökyüzü mü? Eskisinden daha da bulutlu…
0 Yorumlar