Canını, canına katan yüreklere bir misli özlem duyuyor insan. Yürüdüğünüz yolların izlerini hissetmek için içinizde hafızaları yoklarken bulur kendini bir ağacın bedeni. Yapraklar, sizleri izlerken gülümser ve düşer önünüze. Anı diye alıp giderken, yerleri süpüren yaprağın dilek hakkı yok olur bir anda.
Hayatta paylaşmaya değer dileklerin, doğanın yardımıyla gerçekleşmek üzere olduğu ruhani dünyada mutlu olmanın çok zor olmadığı aşikardır. Her koşulda, anlaşmayı anlaşamamak uğruna zorlaştıran dillerden, aradaki görünmez bağın kopması için elinden geleni yapanlardan kaçıp gitmeli. Ne uğruna savaşmalı hayatta durup bir düşünmeli. Barış için kan dökerken, kalp kırmak için kötü konuşan insanların arasında göğsünüze batan cam kırıkları ile yaşamak ne denli zordur bilmeli. Hep süren bu kalp kırıklığı bir durakta son bulması ve açılan kapılara bir adım atmak için içimizden gelen mucizeye inanmalı. Birçok durumu hatırlatmalı kendine. Sevilmediği yerde durmamalı, ısrar etmemeli. Çabanın boş getirisi uğruna vazgeçmeli her şeyden. İnsan, mütemadiyen savaşmamalı hayat ve içindekilerle. Dinlenmeli...
Canını, canına katan yüreklere bir misli özlem duymalı insan. Onlarında varlığını hatırlamalı. Zarif insanlara dokunmalı ve onları sevmeli. Her durumda yanında olana bakmalı gözler ve hafızalar onları hatırlamalı. Elini tutan, yaslanmana izin veren, derdini dinleyenlerin yanında var olmalı. Birbirlerine hassas olanlara kalmalı bu dünya. Onların arasında gidip gelmeli mutluluklar. Birbirini dinlemek isteyenlerin arasında koşturmalı duygular. Bir nasılsını çok görmemeli.
0 Yorumlar