TÜRKÇEMİZİN VE TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİNİN DEĞERİ
Türkçe öğretmenliği, hem kültürümüz açısından hem de dilimiz açısından önem arz etmektedir. Ne gariptir ki bu meslek diğer mesleklere göre küçümsenmektedir. Bu mesleğe karşı pek sıcak bakılmaz. Sebeplerine gelecek olursak ücreti daha yüksek olan meslekler varken öğretmenliğe ne hacet, öğretmenlik artık yüz güldürmüyor, zaten piyasada bir sürü atanamayan öğretmen var gibilerinden bu sözler halk arasında çok söylenir. Halkımızın da haklılık payı vardır aslında. Fakat kimse şunu sorgulamaz; “ Bu çocuğun istek, ilgi alanları, sevdiği uğraşıları nelerdir, her şey para mıdır? “ gibi soruları sormaz. Bu durum, öğretmenlik sevgisinin maalesef bitmişlik durumunu gösteriyor. Bunun düzeltilmesi için faydalı yöntemler izlenilmesi gereklidir. Yukarıda saydığımız sebepler, Türkçe öğretmenliği için de geçerlidir. Türkçe; sanattır, estetiktir, zevktir ve bizim baş tacımızdır. Atatürk’ ün de dediği gibi “ Türk Dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözü Türkçenin önemini vurgular. Bir milletin bel kemiğini dil oluşturur. Dilimizde onca yabancı sözcük varken halkımız kendi dilinden bir haber yaşarken Türkçe öğretmenliği küçümsenemez. Şu durumdan bahsetmeden de geçemeyeceğim; dil sorumluluğunu sadece halkımıza yüklemek de yanlıştır. Bu sorumluluğu gerek Türkçe öğretmenleri gerek edebiyat öğretmenleri gerekse dilciler ile üstlenmeliyiz. Bütün öğretmenliklerinin kutsal olduğu Türkçe öğretmenleri de kutsal vazifesini bilip kendini iyi şekilde yetiştirmeleri gerekir. Aksi takdirde, ortada ne Türkçe ne de sağlam bir dil kalır. Dilimizin gelişmesi için öğretmenlerimizin ve halkımızın yapması gereken en önemli kurallardan biri de kitap okumaya ve yazı yazabilmeye zaman ayırabilmektir. Bu cümleyi okuduğunuzda zaten kitap okuyoruz, hep duyduğumuz şeyleri söylüyorsun gibi bir his oluşabilir. Hayır, sayın okurlarım; kitap okuma ve yazma becerisi Türkçenin bel kemiğini oluşturur. Bundan dolayıdır ki kitap okuma ve yazı yazma işi sadece öğretmenlerin ve öğrencilerin işi değil tüm bireylerin görevidir. Özellikle, kitap okuma işini vatani bir görev saymalıyız. Kur’an-ı Kerim bile oku diye başlıyor. Yazma işini de ele alacak olursak Türkçe öğretmenlerimiz başlangıç olarak öğrencilere kompozisyon, deneme veya sohbet gibi yazılar yazdırarak yazmaya teşvik etmelidir. Bu sayede milletçe dilimiz bir ve sağlıklı olacaktır. Ziya Gökalp’ in dediği gibi “ Türklüğün vicdanı bir / Dini bir, imanı bir; / Fakat hepsi ayrılır / Olmazsa lisanı bir.” “ Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” sözü atalarımızın Türkçeye verdiği önemi göstermektedir. Bize düşen Türkçe ve Türkçe öğretmenlerinin değerinin farkına varmak, onları korumaktır. Kısacası, Türkçenin hakkını vermeliyiz. Yahya Kemal’in dediği gibi “ Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir “ sözüne uymalıyız.
0 Yorumlar