ÇOCUK YÜREĞİNE AÇILAN PENCERE
Ağaçların serinliği içimi rahatlatıyor, kargaşanın içinde güzellik misâli içime doğdun.Yeşillikve rüzgâr yükümü paylaşıyordu. Pencereyi kapattım. Yerime oturdum .Kâğıdı kalemi aldım. Mürekkebi kâğıda damlattım. Ne yazacaktım.yazdıkça yüküm hafifleyecekti.Yazdıkça söylediklerim dile gelecekti.Şairin dediği gibi; “Gönül neler söylesem şikâyet olur.” Yazmak küçük bir zamanda çocuğun hikâyesini defterime kaydederken ,dünyasına yolculuk ettim.Bir yürek sadece çocuk yüreği ile büyümüştü.
Selmin’in dünyasını sayfaları okumaya başlayınca ; Selmin’in doğumu ve küçük kasabada hayata başlaması karşımdaki “RobinsonCrusoe”yi anımsadım. Selmin , istenmeyen bir çocuk olarak dünyaya gelmişti.Çevresinde hep istenmeyen çocuk olmuştu.Önünden yemeği alsalar sesini çıkarmazdı.Küçük bir sobanın çevresinde , büyük aile ile yaşardı.Selmin’in yaşadığı “varlığın içinde yokluk misâliydi”. Sürekli okurdu,onu en iyi tanımlayan şey okumaktı. Saman yapraklarının arasından kendi dünyasına keşfe çıkardı. Ortalıkta çok dolaşmazdı. . Kitaplar , kendi dünyasına çekerdi. Dünyasının içine gülümserdi.Ne kızarlardı , ne bağırırlardı, kavga yoktu,en iyi arkadaş ve dosttu, ne üzülürdü, ne kırılırdı . Kitaplar onu isterdi.Yeri belliydi ıssız bir köşede okumak.Düşünen ve okuyan ruh misâliydi.
Okula giderken , hep düşünür ve kaydederdi.Boyu küçük olduğu için ön sırada otururdu.Öğretmeni dikkatle dinlerdi. Ödevlerini yapar, salıncağa biner ama hep teleskobunun olmasını isterdi.Uzay nasıl bir yerdi. Okuduğu kitapta ilgisini çekince not ederdi.”RomalılarSatürn ,Yunanlılar Uranüs derler.Utarit’in yazı, astroloji ve benzerlerine , Zühre’nin müziğe, Merih’in kan dökmeye ,Müşteri’nin adalet ve erdeme ,Zühal’in ihtiyatlığa vekil olduğu gösterilmek için eski eserlerde Utarit , elinde kalem tutan ve kâğıt tutan; Zühre, çalgı çalan ;Merih , bir elinde kılıç diğerinde kesik baş bulunan ; Müşteri , yargıç gibi oturan; Zühal elinde asa bulunan insan biçiminde betimlenirdi.
Her gün okuldan dönüşte bir Teyze ona gofret verirdi.Her gün aynı saatte , vermesi için can atıyordu. Sevimli nine , ne güzel gülüş ile uzatırdı. Onların gofret alma imkânları yoktu. Aynı ekmeği bir hafta yerler yemek bozulmazsa o da bir hafta yenilirdi.
Selmin , Annesine sorardı. Anne , biz ne zaman zengin olacağız.
_Sen büyüyünce derdi:
_Peki ben ne zaman büyüyeceğim.
_Senin büyümene var.
Dudaklarını büzerek bir köşede otururdu.Onun için en güzel ay “Temmuz” en güzel mevsim yazdı.Hiç soba yakmazlar , yakıt alma ihtiyaçları olmazdı. Güzel güzel yaşarlardı.Hayatına adadığı bu günlükte neler vardı.Nelerhissedecektim.Bu günlükten geriye kalanlar neydi ?” Yaşam , derinlemesine çizilen dünyada yaşadıklarımızı göz ardı ederek içimizde büyütüyordu.Kimi zaman gizemli , kimi zaman deli zamanlarda öfkeli işte kısaca bu hikâyenin “ araştırmacısındaki , günlüğün serüveni emanet edilmişti. Ağaçlar yapraklarınıbuluta uzatmış, rüzgarın önünde eğiliyorlar.Selmin , içini dökmüş, taşıyamaz hâle gelince yazmakta bulmuş çareyi.
Ah! Selmin çocuk yüreğinde , kesende neler taşıdın.Okuyan çocuk yüreği, sevgi yüreği, başka hâllerin içinde bulundun.Bir sayfayı araladım.Yeni bir gün aralandı.
Selmin, dondurma yemeği seviyordu. Anne, dondurma alır mısın? Sonra alırım diye kandırıyordu.Kızım , alışveriş paramı da sana verirsem.Bir hafta bir şey yiyemeyiz.Yoldan geçerken , Eniştesine tesadüf ettiler.Onlarda alışveriş ediyordu.Bu çocuk, neden ağlıyor. Annesi ,yanıtlamadı.Eğer yanıtlarsa , yük olacaklardı.Eniştesi eğilerek , Selmin neyin var.Anlat?
_Ben dondurma istiyorum.Annem almıyor.
_Ben sana alsam, ağlamazsın değil mi?
_Bir anda gülümsemeye başladı. Olur dedi.Annesiikâzetsede sevindi.
_İstediği dondurmayı sahip olunca , büyük bir sevinç ile yemeye başladı.
Annesi ,Selmin’in halini görünce içten içe sevindi. Engin dalgalar gibi dolup taştı.Sevginin yüreğini bir cevher gibi içinde tuttu.Gittikçe büyüyordu içinde tuttuğu Dünya, içinde tuttuğu ve büyümeye çalışan minik eller, çocuğunla büyüyordu.Selmin’ibüyütürken , büyüdüm.
SON
[1] Mürekkebe eski Türkler Mekke diyorlar herhalde Çince olmalı .Türkistan’da mürekkep yapımı çeşitlidir.En yaygını şöyle: Pamuk veya kenevir elyafından yapılmış fitiller, çamgillerden köknar ağacından sızdırılmış yağın içinden yakılır alevin çıktığı kabın üstüne huni geçirilir.
0 Yorumlar