Güz Ölümü
Kosova’nın
en eski kasabasında, şiddetli yağmurun bastırdığı Ekim ayının son günlerinde,
yaşlı kadın her gün oturduğu pencere kenarındaki koltuğundan hafifçe doğruldu.
İpek şalı sırtını sardığında, sıkı sıkıya tutmuştu şalını nasırlı elleri.
Odasına dönmek istediğinde ne zaman açıldığını bilmediği pencereye takılı kaldı gözleri. Akli dengesi zaten çürümüştü. Kim bilir açanın belki de kendisi olduğunu düşündü. “Bıktım, bıktım!Yalnızlıktan da kimsesizlikten de böyle hayattan da...” diye söylene söylene pencereyi kapatmaya çalıştı.
Yapamadı. Pencerenin kulpu tutmuyordu. Üç defa denedi. Dördüncü denemede açık olan pencereyi hızla çarpıp gözlüğünü de düzeltip arkasını döndü. Tahammülü yoktu, içeri dalan sayısız yağmur tanelerini es geçip hiçbir şeyi umursamadan odasına girdi.
Salonda tek başına miyavlayan kedi bile umurunda olmamıştı. Kimsesizliğin verdiği bir boş vermişlikti onunkisi.
Pencere kulpu tutmadı, yağmur dindi, güz yaprakları dört bir yana savruldu. Bembeyaz örtü sardı küçük kasabayı. Karlar eridi, baharın tomurcukları açtı. Rengarenk çiçekler açtı kasabanın her tarafında.Yedi ay aralıksız miyavlayan kedi kapının bir köşesine yuvarlanmış, tüm tüyleri yok olmuş, mavi gözleri kapanmış ve kalbi durmuştu. Haziran’ın sıcağı kavurdu kasabayı. Temmuz'un bunaltıcı sabahları... Ses yoktu. Eylül geçti, Ekim kapıya dayandı.
Yaşlı kadının kapısı bir yıl boyunca açılmadı.O açmadı.Açanı da olmadı
Odasına dönmek istediğinde ne zaman açıldığını bilmediği pencereye takılı kaldı gözleri. Akli dengesi zaten çürümüştü. Kim bilir açanın belki de kendisi olduğunu düşündü. “Bıktım, bıktım!Yalnızlıktan da kimsesizlikten de böyle hayattan da...” diye söylene söylene pencereyi kapatmaya çalıştı.
Yapamadı. Pencerenin kulpu tutmuyordu. Üç defa denedi. Dördüncü denemede açık olan pencereyi hızla çarpıp gözlüğünü de düzeltip arkasını döndü. Tahammülü yoktu, içeri dalan sayısız yağmur tanelerini es geçip hiçbir şeyi umursamadan odasına girdi.
Salonda tek başına miyavlayan kedi bile umurunda olmamıştı. Kimsesizliğin verdiği bir boş vermişlikti onunkisi.
Pencere kulpu tutmadı, yağmur dindi, güz yaprakları dört bir yana savruldu. Bembeyaz örtü sardı küçük kasabayı. Karlar eridi, baharın tomurcukları açtı. Rengarenk çiçekler açtı kasabanın her tarafında.Yedi ay aralıksız miyavlayan kedi kapının bir köşesine yuvarlanmış, tüm tüyleri yok olmuş, mavi gözleri kapanmış ve kalbi durmuştu. Haziran’ın sıcağı kavurdu kasabayı. Temmuz'un bunaltıcı sabahları... Ses yoktu. Eylül geçti, Ekim kapıya dayandı.
Yaşlı kadının kapısı bir yıl boyunca açılmadı.O açmadı.Açanı da olmadı
Yapayalnız... Kimsesiz... Güz vaktinde...
Tüm acılarıyla ölüm kokusu sardı odasını.O ise her şeyden bihaber kapattı gözlerini.
Güz ölümüydü onunkisi. Güz ölümü olan bir kimsesizdi.
8 Yorumlar
Kalemine yüreğine sağlık, başarılarının devamını diliyorum, gerçekten çok güzel duygu dolu ve içten ..
YanıtlaSilVar olun 💚
SilGüz Ölümü... kalbime işledi
YanıtlaSil🌺🌺🌺
SilÖyle güzel anlatmışsın ki... Tüylerim diken diken oldu. Başarılar dilerim. Bu yoldan asla dönme!
YanıtlaSilOkuyan gözlerine sağlık. Her daim 🥀🌹
SilKalemine sağlık. Kelimelerin ve cümlelerin beni çok etkiledi. Başarın daim olsun...
YanıtlaSilÇokça teşekkür, sağ olun ❤️
Sil