İÇ
SAVAŞ
Yeryüzü kazanılmış, kaybedilmiş, geri çekilinmiş çok savaş görmüştür. Bunlar zordur elbette ama daha da zoru insanın kendiyle savaşıdır. Bunu kaybettiğinde insan gökteki yıldıza, ağaçtaki meyveye hatta aynadaki 'ben'e artık eskisi gibi bakmaz, bakamaz. Umut etmez olur insan. Dünyası dar gelir, yeryüzü zindan. "Fakat artık ümit etmek yetmiyor bana" derken yazar ne kastetti bilemiyorum ama ben ümit bile edememenin de savaşını vermekten bahsediyorum. Hayal kuramamanın insana yaşattığı kayıptan bahsediyorum.
Her şey çok başka olabilirdi diyor insan ve bu hâl insanı bulunduğu ândan alıp hayallere götürüyor ve insanın o hayalden dönesi gelmiyor, dönmek istemiyor. Çünkü bu boşluk insanı boğuyor.
Daha fazlasını yapabilecekken insanın önüne engeller koyuluyor. Dur bile diyemiyor. Hayat yoruyor insanı. Hayal kurmaktan, umut etmekten bile vazgeçiyor. Umudum öyle yorgun ki kelimelere sığdıramadığım şeyler içimi doldurmuş da doldurmuşsanki.
Sanki kapana sıkışmışım, nefesim kesiliyor. İşte insanın kendiyle savaşı da burada başlıyor. Nefessiz kalmakla umut etmek arasında.
Savaş her dönem ve zamanda var ve vâr olmaya devam ediyor. Ama insanın içindeki savaş dışarıdaki savaştan çok daha ürkütücü oluyor. İşte bundan kurtulmak için 'doğru yoldan sapanlardan başka kim Rabb'inin rahmetinden ümidini yitirir ki?' ayetine sarılıyorsun, güç geliyor. Gücümüz bâki olsun. Zira insan ümitsiz, umutsuz, hayalsiz yaşayamıyor.
0 Yorumlar