MODERN KÖLELİK-MERVE DİNDAR

 

Modern Kölelik: Mankurtlaşma
 
Mankurtlaşmak,Türk Dil Kurumu sözlüğünde “ulusal kimlikten uzaklaşmak,içinde bulunduğu topluma uzaklaşmak” olarak ifade edilmiştir. Gelgelelim dünyaya tanıtan,sözlüklerimizde yer etmesini sağlayan kişi ise Cengiz Aytmatov’dur.Aslında baktığınızda bu bir insanlık suçudur.Mankurtlaşma eyleminin uygulanış şeklini şu şekilde tarif edebiliriz:Mankurtlaştırılmak istenen tutsakların kafasıkazıtılıyor,kafasına daha yeni yüzülmüş deve derisi geçiriliyor ve çöle bırakılıyor.Kuruyan deri tutsağın kafatasını sıkıyor.Diğer taraftan kazınan saçlar yeniden çıkmaya başlıyor.Tutsak acı içinde kıvranıyor. Günlerce güneşin altında acıdan ve kaşıntıdan kıvranıyor.Kendi kaderine terk ediliyor.Saçlar çıkarken kurumuş deve derisini geçemiyor ve saçlar ters yönde uzamaya başlıyor. Bunlar olurken tutsağın acısının en yüksek seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Tutsak şuurunu,kendi benliğini kaybetmiş oluyor ve annesini babasını tanıyamayacak hale geliyor.Peki bu neden yapılıyor? Hayatı boyunca kendine ekmeğini veren,doyuran kişiye itaat ediyor ve sorgusuz sualsiz ne denirse yapıyor.Düşmanı yok etmektense bu işlem daha kârlı oluyor. Tarihte Çinlilerin, Rusların bu yöntemi kullandığını biliyoruz.Gün Olur Asra Bedel romanında Aytmatov, Kırgızların mankurtlaşma serüvenlerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir. Yeri geliyor kişi annesini babasını tanımadığı için onların canına bile kastediyor ve buradan doğan trajik olay yüreklerimize dokunuyor.
      Günümüzde böyle bir uygulama olmasa da artık daha başka şekilde,zaman içerisinde şekil değiştirmiş mankurtlaştırma yöntemleri var.Yeni ismiyle asimilasyon çalışmaları ve kişinin bir zorlama olmaksızın düzene ayak uydurma çabasıyla yitip giden değerlere el salladığını ve en acısı da bunun farkında olmadan yaptığını görüyoruz. Gerek kitle iletişim araçları gerek dünya düzeninin bir parçası edilerek sinsice beynimizin yıkandığı şu günlerde, durup düşünmeye bile vakti olmayan insanoğlu,
kendini bu işin bir parçası haline gelmiş şekilde buluyor. Nedir peki bizim suçumuz? Araştırmıyoruz,okumuyoruz ve sağdan soldan duyduklarımıza inanarak aslında gönüllü kölelik yapıyoruz. İyi şeyler yaptığımıza olan inanç ise had safhada. Doğrusunu dinlemek bile istemiyoruz çünkü aklımızın oynadığı oyuna körü körüne inanmış oluyoruz.O yolun en doğrusu olduğu gerçeği dışında başka bir çerçeve bize kendimize ihanet gibi geliyor. Her insan doğruyu kendi bulmalıdır. İncelemeli,nesnel ölçütleri kullanmalı ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” mantığından artık çıkıp gözlerini açmalıdır.
      Biz neydik, kimdik? Unutmak,gözümüze perdeler indirmek kendi ırkımız ve yaşadığımız topraklar için yapacağımız en kötü şeydir.Kendi kültürümüzü,toplumumuzu, dilimizi,dinimizi unuttuk ve modern birer mankurt olduk.Bir başka yüzü daha var bu gerçeğin.Evet belki eskisi gibi bu başta ifade ettiğimiz yöntemler kullanılmıyor ama gün geçtikçe yabancılaştığımız bu ilkeler ağır sonuçlar doğuruyor. Cinnet geçiren toplum,vahşice öldürülen kadınlarımız,intihar haberi olmadan geçmeyen günlerimiz, tarihini bilmeyen,kimliklerini unutan gençlerimiz,yozlaşmış ve ahlaksızlığın üst seviyelerde olduğu bir topluluk… Hepsi birer mankurt zihniyetinürünüdür. Mankurtlaşmayan kesimin ise basit ve etkili silahı var:Akıl. Bunlar özünü koruyan,ayakları üzerinde duran,gücün karşısında boyun bükmeyen kimselerdir.
Belki de iyi günlerimizdir bunlar ne dersiniz? Belki de daha en kötü zamanda değilizdir hala. Sahi, daha kötüsü nasıl olur, hayal gücü o kadar acımasız olan var mı aramızda?
     Ben hala tüm benliğimle umudun kollarından çekiştiriyorum.Hepimizin güzel günlere olan katkısı bizi bu “mankurtlaşmış” zihniyetten kurtarmaya yetecek mi?Sanırım bunun cevabı kimsede yok.
 

Yorum Gönder

0 Yorumlar