MAĞARA
Karanlığın mağaramdaki çağlayan sesi kulaklarımı sağır eden cinsten. Duymam için çok sessiz. Görmem için çok dipsiz ve siyah. İçinde yol almaya korkan vücudum titriyor. Her bir adımlamamda bedenimden bir parça eksiliyor. Parmaklarım, ellerim, ayaklarım... Korkuma da yavaş yavaş yok olmama da aldırmadan ilerliyorum yine de. Aklımda gittikçe büyüyen binbir düşünce. Uzunca bir mesafe kat ettikten sonra bedenimden en ufak bir parça bile kalmamışken, nasıl oluyor da sona varabiliyordum?
Çünkü hala düşüncelerim sağdı, eksiksizdi. Şimdi anlıyordum, fiziken yok
olmak önemli değildi. Önemli olan duyulması da görülmesi de imkansız olan ama
varlığını ,sürdürüp beni her zaferin ya da mağlubiyetin sonuna ulaştıran o
mahrum düşüncelerimdi.
Mağaranın ıslak kokusu düşüncelerimi rutubetlendirdiğinde korku vücudum
gibi yok olmaya başladı. Ruhumla yüzleştim. Yaralarıyla, yanlışlarıyla,
eksiklikleriyle onu karanlıkta kabullendim . Düşüncelerim beyaz harflerle
karanlığa yazılmaya başladı. Binlerce kelime, cümle, yazı... İşte bu yazılar
benim ruhumun satırlarıydı. Hayatın ahmak, acımasız izleri. Öyle büyük bir kabullenişti
ki bu, ruhum yok olan bedenimle çalkalanmaya başladı. Yazılarım tekrar bana bir
vücut oluşturdu. Tamamen düşüncelerimden, kendi benliğimden oluşan bir vücut.
Artık ellerimi de ayaklarımı da görebiliyordum gözlerimle. Düşünce olmaktan
çıkmış yeniden bir vücut bulmuştum. Tekrardan ışığa doğru yürümeye başladım.
Adımlarım ardımda beyazlık bırakıyordu. Mağaramı dolaştım. Her yere yeni ışık
saçan beyazlığımı bıraktım. Karanlığım yok olmasa da artık beyazlığım da vardı.Gözle görülebilen bir beyazlık. Sonunda gün ışığını gördüğümde vücudumdaki
düşünce harfleri tek tek silindi. Çünkü insanların onları görmelerine,
mahvetmelerine gerek yoktu.
Bir serüvenin başlangıcındaydım artık, nasıl yol alırsam alayım yok
olmayacağımı biliyordum. Çünkü ruhumu kabullenmiştim.
Yaşamak bir bütün olmaktı aslında. Ruhun ve bedenin arasında sıkışıp
kalındığında yok oluyordun. Tek bir şey gerekliydi nefes alabilmek için.
Kabulleniş. Ne olursa olsun içindeki o karanlığı, ruhu, hatayı ya da her
neyiyse, kabullenmekti. İşte o zaman gerçek nefeslerin salınacaktı Dünya'ya, görebilecektin güneşin etrafta dans eden ışınlarını.
0 Yorumlar