Ölüler Konuşamaz
Ki Zaten!
Hava kapalıydı,kapkaranlıktı
gökyüzü.Severdim aslında karanlığı;hayallerim,anılarım
hatta kalbim bile karanlıktı sonuçta. Yapayalnız
hissetmeye başlayalı çok da olmamıştı
oysaki.Sahnelerin ihtişamlıışıklarından kaçıp
bir evin sessizliğe gömülü odasına
hapsetmiştim kendimi. Öylesine hakimdi ki bu sessizlik,karıncalar
bile ben uyanmayayım diye ayaklarının
üstüne basarak yürürlerdi yatak odamda.Tek eğlencem
saatlerce akvaryumun karşısında futbol maçı
sunan bir spiker heyecanıyla balıkları
yarıştırmaktı.Bu oda dudaklarımdan
sadece bu zamanlarda birkaç kelime duyardı.''Hadi ihtiyar Japon, biraz daha hızlan
biraz daha. Sen eski topraksın, ne bu hantallık!''
diye kendi kendime homurdanır dururdum.İhtiyar
pek de umursamazdı beni bir akvaryumla sınırlanmış
dünyasında.Yavaş yavaş süzülür keyfine bakardı.İhtiyarla
uğraşmayı bırakıp dolduruyordum kadehimi tüm yalnızlıklarıma.Kendimle
başbaşa kaldığımdan
beri tüm paramışaraba yatıracak
kadar cömerttim.Bu sebepten ötürü günden güne eriyordu bedenim,kütlem
yeryüzünden uzaklaşıyordu sessiz ve usulca.Kafam gökyüzünde
özgür bir kuş misali kanatlanmıştı.Kulağımda
Müzeyyen Senar'ın zil kadar berrak sesi varken akrep yel
kovanı kovalar ve en sonunda bedenim bu kovalamacaya yenik düşerek
sızıp kalırdı evin bir köşesinde.Aslında
hiç sorgulamaya vakit bulamadım bu yalnızlığın
sebebini.O kadar meşguldüm ki kafayı
sıyırmakla başka
hiçbir olaya ayıracak vakit bulamıyordum.Kendi
hayatımın kıyametini yaşıyordum
adeta.Tüm kurduğum düzenlerin,ilişkilerin
hatta aşkların bir şehire
atılan atom bombasıyla yok olması
gibi, tıpkı Hiroşima gibi, kalanlarıda
radyasyondan öldürüyordu yalnızlığım.Ölü doğuyordu
sonrasında hayatıma katmaya bin çaba harcadığım
değerler. Kimse duymuyordu sesimi yada ben yeterince haykıramıyordum
bedenimi liğme liğme eden bu yalnızlığı.Bütün
günlerim bu rutubetli odaya hapsolmakla geçiyordu.Evi yeni almış
olmama rağmen tiksiniyordum her bir köşesinden.Hem onca dostlarımdan
teki bile uğramamıştı uzun zamandır.Günlerim
bir koltuğun üzerinde anlamsızca kaçıp
gidiyordu benden, onlarda kalmıyordu yanımda.Sararan
takvim yapraklarını bir bir koparıp
atıyordum.Uzun zaman önce kalbimi parçalayan ağrıyıda
hissetmiyordum.Tek hatırladığım, birkaç pil takmışlardı
kalbime,robot gibi hissediyordum kendimi kalbi alkali pille çalışan
ve bu sayede hayata tutunmaya çalışan bir robot.Ama sanırım
kaybetmişim o pilleri, bulamıyorum ne kadar arasam da.Pek de umursamıyorum
zaten çünkü kalbim eskisi kadar acımıyor, fena mı?
Derken, evime doğru
yönelen birkaç ayak sesi duydum.Ne kadar mutlu olduğumu
anlatamam bile.Gelen seslerden birisi kardeşime
aitti, yanındaki yabancı sesler de kendi dostlarıydı
sanırım.Ona ne kadar kızgın
olsamda şuan sevinçten ayaklarım birbirine dolanmıştı.Kapı
deliğinden bakıp hemen içeri kaçtım.Onda
evin anahtarı vardı hem. Bu evi ona almıştım
ama hayatın stresinden hep bu eve kaçardım.Ondan
çok ben kalıyordum bu rutubetli duvarların
arasında.Ve kapı açıldı; ben içerde uyuyor numarası
yapıyordum.Kardeşim ve iki dostu yavaşça
girdi içeri.Çocuk gibi seviniyordum günler sonra ilk defa.
Konuşmaya başladılar.
O kadar iyi numara yapıyordum ki sanki beni farketmemişlerdi.Kardeşim
arkadaşlarına evi gezdiriyordu.Artık
sabırsızlandım, duramadım
yerimde. “Umut!” diye bağırdım, gelsene oğlum
burdayım.Duymadı beni.Birkez daha bağırdım,birkez
daha denedim şansımıama yine duymadı.
“Ah çocuk! Küçükkende böyleydin şimdi de mi yanına
getirteceksin beni” diye söylenerek kalktım,yanına doğru yürüdüm.Tam karşısındaydım
ama beni görmüyordu.Birkaç kez dokundum, hissetmedi.Beni farketmesi için sesim
kısılana kadar bağırdım,
yine duymadı derken gözleri dolmuştu
kardeşimin.Ciddi bir konu anlatıyordu,sanırım
ondan görmüyor beni diye düşünüp anlattığı
konuya kulak vermeye başladım. “Abim” diye başladı
cümleye. “Abimde kalp yetmezliği vardı.Doktorları
sahneye çıkmaması için defalarca uyarmasına
rağmen dinlemezdi.Bir gün sahne sonrasında
yine buraya gelmiş,kendin evinden çok burada kalırdı.Her
gelişinde bir kucak dolusu şarap alıp
gelirdi hemde.Sonra şu tozlu gramofonda eski sanatçıları
dinler ve içerdi.”
“İşte o kara gün yine içmiş hemde her zamankinden daha da fazla.Şu şarap şişeleri o günün kalan son hatırası,yani abimin son gününün.Daha sonra kalbindeki pilleri sökmüş ve birkaç saat sonra kalp krizinden kaybettik abimi işte şu koltukta.Bu eve girmeye yüreğim dayanmıyor bu yüzden bende satma kararı aldım dedi yanındakilere gözleri dolu bir şekilde.Yalnız, dedi,şu eski gramofon bende kalacak,abim bunda şarkı dinlemeyi çok severdi...”
Kendimi yırtarcasına
bağırıyordum,ne ölmesi oğlum
saçmalama!Hem bak karşındayım,kalbimde ağrımıyor
eskisi gibi.Defalarca kez tekrarlasam, ona dokunsamda kardeşim
beni duymuyor,hissetmiyordu.Sadece ağlıyordu.Aslında
şimdi anlıyordum bu yalnızlığımın
sebebini.Kabullenmek istemesemde bağırmalarımı
kimse duymuyordu.Kimse görmüyor,hissetmiyordu beni.
Ama tek bir şeyden emindim artık:
Ölüler konuşamaz ki zaten!
0 Yorumlar