ÖLÜLER KONUŞAMAZ Kİ ZATEN-HACI İBRAHİM SANCAKTAR

 


Ölüler Konuşamaz Ki Zaten!

Hava kapalıydı,kapkaranlıktı gökyüzü.Severdim aslında karanlığı;hayallerim,anılarım hatta kalbim bile karanlıktı sonuçta. Yapayalnız hissetmeye başlayalı çok da olmamıştı oysaki.Sahnelerin ihtişamlıışıklarından kaçıp bir evin sessizliğe gömülü odasına hapsetmiştim kendimi. Öylesine hakimdi ki bu sessizlik,karıncalar bile ben uyanmayayım diye ayaklarının üstüne basarak yürürlerdi yatak odamda.Tek eğlencem saatlerce akvaryumun karşısında futbol maçı sunan bir spiker heyecanıyla balıkları yarıştırmaktı.Bu oda dudaklarımdan sadece bu zamanlarda birkaç kelime duyardı.''Hadi ihtiyar Japon, biraz daha hızlan biraz daha. Sen eski topraksın, ne bu hantallık!'' diye kendi kendime homurdanır dururdum.İhtiyar pek de umursamazdı beni bir akvaryumla sınırlanmış dünyasında.Yavaş yavaş süzülür keyfine bakardı.İhtiyarla uğraşmayı bırakıp dolduruyordum kadehimi tüm yalnızlıklarıma.Kendimle başbaşa kaldığımdan beri tüm paramışaraba yatıracak kadar cömerttim.Bu sebepten ötürü günden güne eriyordu bedenim,kütlem yeryüzünden uzaklaşıyordu sessiz ve usulca.Kafam gökyüzünde özgür bir kuş misali kanatlanmıştı.Kulağımda Müzeyyen Senar'ın zil kadar berrak sesi varken akrep yel kovanı kovalar ve en sonunda bedenim bu kovalamacaya yenik düşerek sızıp kalırdı evin bir köşesinde.Aslında hiç sorgulamaya vakit bulamadım bu yalnızlığın sebebini.O kadar meşguldüm ki kafayı sıyırmakla başka hiçbir olaya ayıracak vakit bulamıyordum.Kendi hayatımın kıyametini yaşıyordum adeta.Tüm kurduğum düzenlerin,ilişkilerin hatta aşkların bir şehire atılan atom bombasıyla yok olması gibi, tıpkı Hiroşima gibi, kalanlarıda radyasyondan öldürüyordu yalnızlığım.Ölü doğuyordu sonrasında hayatıma katmaya bin çaba harcadığım değerler. Kimse duymuyordu sesimi yada ben yeterince haykıramıyordum bedenimi liğme liğme eden bu yalnızlığı.Bütün günlerim bu rutubetli odaya hapsolmakla geçiyordu.Evi yeni almış olmama rağmen tiksiniyordum her bir köşesinden.Hem onca dostlarımdan teki bile uğramamıştı uzun zamandır.Günlerim bir koltuğun üzerinde anlamsızca kaçıp gidiyordu benden, onlarda kalmıyordu yanımda.Sararan takvim yapraklarını bir bir koparıp atıyordum.Uzun zaman önce kalbimi parçalayan ağrıyıda hissetmiyordum.Tek hatırladığım, birkaç pil takmışlardı kalbime,robot gibi hissediyordum kendimi kalbi alkali pille çalışan ve bu sayede hayata tutunmaya çalışan bir robot.Ama sanırım kaybetmişim o pilleri, bulamıyorum ne kadar arasam da.Pek de umursamıyorum zaten çünkü kalbim eskisi kadar acımıyor, fena mı?

Derken, evime doğru yönelen birkaç ayak sesi duydum.Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam bile.Gelen seslerden birisi kardeşime aitti, yanındaki yabancı sesler de kendi dostlarıydı sanırım.Ona ne kadar kızgın olsamda şuan sevinçten ayaklarım birbirine dolanmıştı.Kapı deliğinden bakıp hemen içeri kaçtım.Onda evin anahtarı vardı hem. Bu evi ona almıştım ama hayatın stresinden hep bu eve kaçardım.Ondan çok ben kalıyordum bu rutubetli duvarların arasında.Ve kapııldı; ben içerde uyuyor numarası yapıyordum.Kardeşim ve iki dostu yavaşça girdi içeri.Çocuk gibi seviniyordum günler sonra ilk defa.

Konuşmaya başladılar. O kadar iyi numara yapıyordum ki sanki beni farketmemişlerdi.Kardeşim arkadaşlarına evi gezdiriyordu.Artık sabırsızlandım, duramadım yerimde. “Umut!” diye bağırdım, gelsene oğlum burdayım.Duymadı beni.Birkez daha bağırdım,birkez daha denedim şansımıama yine duymadı. “Ah çocuk! Küçükkende böyleydin şimdi de mi yanına getirteceksin beni” diye söylenerek kalktım,yanına doğru yürüdüm.Tam karşısındaydım ama beni görmüyordu.Birkaç kez dokundum, hissetmedi.Beni farketmesi için sesim kısılana kadar bağırdım, yine duymadı derken gözleri dolmuştu kardeşimin.Ciddi bir konu anlatıyordu,sanırım ondan görmüyor beni diye düşünüp anlattığı konuya kulak vermeye başladım. “Abim” diye başladı cümleye. “Abimde kalp yetmezliği vardı.Doktorları sahneye çıkmaması için defalarca uyarmasına rağmen dinlemezdi.Bir gün sahne sonrasında yine buraya gelmiş,kendin evinden çok burada kalırdı.Her gelişinde bir kucak dolusu şarap alıp gelirdi hemde.Sonra şu tozlu gramofonda eski sanatçıları dinler ve içerdi.”

“İşte o kara gün yine içmiş hemde her zamankinden daha da fazla.Şu şarap şişeleri o günün kalan son hatırası,yani abimin son gününün.Daha sonra kalbindeki pilleri sökmüş ve birkaç saat sonra  kalp krizinden kaybettik abimi işte şu koltukta.Bu eve girmeye yüreğim dayanmıyor bu yüzden bende satma kararı aldım dedi yanındakilere gözleri dolu bir şekilde.Yalnız, dedi,şu eski gramofon bende kalacak,abim bunda şarkı dinlemeyi çok severdi...”

Kendimi yırtarcasına bağırıyordum,ne ölmesi oğlum saçmalama!Hem bak karşındayım,kalbimde ağrımıyor eskisi gibi.Defalarca kez tekrarlasam, ona dokunsamda kardeşim beni duymuyor,hissetmiyordu.Sadece ağlıyordu.Aslında şimdi anlıyordum bu yalnızlığımın sebebini.Kabullenmek istemesemde bağırmalarımı kimse duymuyordu.Kimse görmüyor,hissetmiyordu beni.

Ama tek bir şeyden emindim artık: Ölüler konuşamaz ki zaten!


Yorum Gönder

0 Yorumlar