Ben bu dünyaya dargınım. Dargınlığım bendimi aştı. Çocuktum ama büyümeye mecalim kalmamıştı, büyümeye olan hevesimin üzerine dünya savaşları başlamıştı. Benim yaşama olan inancımın canını kızgın bir kana susamışlık aldı. Bu yüzden ben bu dünyaya çok dargınım...
..
Saymakla bitecek gibi değil dünyanın bana olan borcu. Bir bavul mesela. Umudumla boy verebilmek adına kendime bir yer ararken çok bavul eskittim. Çok yoldan geçtim, çakıllı, asfalt, tali, patika... Bazen bavulumun içinde yattım, bazen bavulumu sırtıma aldım. Ben bu göç yolunda çok bavul eskittim... Dünyanın bana borcu babamdır mesela. Ben manşetlere düşen bir fotoğraf karesinde kalırken bu dünyanın bitmek bilmez hırsı benden babamın bana su içiren avuçlarını da aldı.
Bu borç ağır söyleyeyim. Yollar değişti, savaşlar bitmedi ve benim adım hep çocuk kaldı. Bu borç benim çocukluğumdur. Biri bana bir bavul içinde çocukluğumu ve babamı vermeli. Ben bu göçten ancak böyle avunurum. Benim bu dünyaya olan dargınlığım geçmez, öfkem dinmez ama bana borcunuzu ödeyin; Hiç değilse kendi başımı sağaltırım.
...
Benim içim bir göç yolu. Buradan ne çok yangın, ne çok salgın, ne çok ağrı, ne çok gözyaşı geçti. Tek ayağınızı kaldırarak yaptığınız antlaşmalarınız, dönmek için ilk fırsatı kolladığınız sözleşmeleriniz, insanlık namına ezbere okuduğunuz bildirileriniz burnumdan kan olarak geliyor, bakın. Ben sığınaklara sığmayan insanların birinin çocuğuyum. Ben bir Orta Doğu şarkısı, ben bir Avrupa masalı... Benim göçüm Kudüs'te ölüm, Bağdat'ta ölüm; Halep'te,Urumçi'de, Karabağ'da ve Kiev'de benim göçümün tek adı ölüm. Bu dünyanın birbiriyle derdi ve benim öksüz dargınlığım bitmez. Kavgalarınızın adı değişir, benim göçümün adı değişmez; Ölüm bana bıraktığınız dünya mirasıdır.
.
.
0 Yorumlar