SİYAHIN OYUNU-SEMRA ASLANTAŞ


  

SİYAHIN OYUNU

 

Son verilen yaşamlar, karanlık hayatlar, yıkılan umutlar, buz tutan göz yaşları ve daha niceleri... Hayatınızda ne kadarına sahip oldunuz?  Bunların tamamına ya da en azından birine sahip oldunuz değil mi? O, bunların hepsine sahip olmuştu . En kötüsü de bunların hepsini kendisi yapmıştı ya da yaptırmışlardı ona. Belki de o hep öyle zannetmişti.

Bunu kim bilebilirdi ki? O, son verilen yaşamından geriye sadece bir rengi dahil etti. Siyah…

Önceleri adını bile bilmediği ,duymadığı o acımasız duyguyla aynı tarife uyan tek renk…Çünkü hayat ona başka seçenek sunmamıştı.  Duyduklarını aklına kazıyarak ona verilen kaderi değiştirdi ya da değiştirdiğini zannetti.

  Ne kadar korumaya çalışırsan o kadar inciteceksin ne kadar sahip olmak istersen o kadar kaybedeceksin!

Eğer bir şeyi kazanmak istiyorsan, bir şeyden vazgeçmelisin. Ancak o zaman hedefine ulaşabilirsin .

                                                   Sen kazanmak için kaybetmelisin .”

 

O da öyle yaptı. Bu hayatta kaybettiğini sandığı her şeyden galip olarak ayrıldı. Nefessiz kaldığı her bir toprak altında, daha da acımasızlaştı. Kör noktalarını kimse bilmedi, bilemedi . Şimdi sır gibi saklanan geçmişi, kendisinin bile ummadığı bir biçimde ortaya çıkacaktı. Lakin bu sefer oyunu kuran başkasıydı. O, bu oyunun piyonu olmuştu. Oyun için kural basitti. Her oyuncu,kendi rakibini  mat etmek için ince eliyip sık dokuyarak  hamlesini yapardı. Ancak zaman kısıtlıydı. Oyuncu kısıtlı zamanında yaptığı her hamleyle sona bir adım daha yaklaşırdı. Ancak her oyunda olduğu gibi bu oyunda da yaptığınız her hamlenin bir bedeli vardı.

Ve bu bedel…

Hayatınızın ta kendisiydi.

Yorum Gönder

0 Yorumlar